Geçtiğimiz hafta sonu ailece Konya/Aksehir'deydik. Hem ziyaret hem gezme olsun, hem çocuklar hem de bizim için değişiklik olsun dedik. Çok da iyi ettik doğrusu.
Öncelikle kayınpederimin yanına gittik, eşimin köyüne. Çocuklar orada inanılmaz mutlu oldular. Çünkü gönüllerince koşup oynayacakları bir bahçesi var kayınpederimin. Kürekle kum aktardılar, tulumbadan su çekip ıslandılar, dalından erik ve dut yediler, asma filizinin tadına baktılar, vs. Karıncaları keşfettiler bir de. Gerçi biz de onların sayesinde keşfetmiş olduk. Kürekle kum aktarırken, kum yığınının içinde karınca yuvası olduğunu fark ettiler. Hafifçe kumu açtıklarında içeride bir karınca şehri çıktı ortaya. Yuvasi yıkılan karıncalar hemen yumurtalarını alıp kendilerince güvenli buldukları yerlere taşıdılar. Ardından hemen yeni bir yuva kurmaya başladılar. Yuva yapmak için açtıkları delikten, her biri bir adet küçük taşla çıkıyor, taşı belli mesafeye bırakıyor (hepsi aynı mesafeye bırakıyor), geri dönüşte mutlaka ayaklarıyla toprağı hafifçe eşeleyip yol açarak tekrar deliğe giriyor ve bu döngü her karınca için tekrar tekrar devam edip gidiyordu. Aralarındaki anlaşmaya, ne yapacaklarını bilen hallerine ve durmaksızın çalışmalarına hayran kaldık (not: karıncalara zarar verilmedi).
Ertesi gün şehri turladik, eşimle anılarımızı tazeledik oğlumuza anlatarak. Oturduğumuz ev, alışveriş yaptığımız yerler, vs. Tabi Lezzet Lokantasından kuyu kebabı ve etli ekmek yemeden, Akşehir Evi'ni gezmeden, Hıdırlık Tepesi'nde oturup kahvemizi yudumlamadan, Güvendik Pastanesi'nden dondurma yemeden olmazdı, hepsini yaptık şükürler olsun. İçimizde kalan tek şey peynir baklavası oldu. Onu da çok özlemiştik ama kısmet olmadı. Ardından tekrar köye döndük.
Köyde boş buldukları her an çocuklar ellerine kürekleri alıp kum aktardılar, karıncaları izlediler, toza toprağa bulandılar. Bana düşen de sürekli kıyafetlerini değiştirmek oldu. Dönüşte Konya Mevlana Müzesi'ne uğradık. Oğlum daha önce görmüştü ama hatırlamıyordu. Şimdi farkındalığı artmışken yeniden görüp anılarında yer etsin istedik.
Sonrasında Ereğli 'ye uğrayıp koyun yoğurdumuzu aldık ve evimize döndük.
Bu mini tatil, yıllardır aklımızda olan ve bir türlü hayata aktaramadigimiz bir şey için bize gaz verdi: kendimiz ve çocuklarımız için bir bahçe kurmak. Yaşadığımız yere yakın bir köyden küçük de olsa bir arsa alıp, istediğimizi ekip dikeceğiz. İki odalı bir de kulübe kondurursak çocuklarımız için bir nevi kamp hayatı da sunabileceğiz kısmet olursa.
Yalnız, iki yaşındaki miniğim iki gün bahçe özgürlüğünü yaşayınca bir isyana, bir tribe girdi ki. Her şeye itiraz eder oldu. Mesela seni seviyorum bebeğim dediğimde bile "ommaş"(olmaz) diye itiraz ediyor hemen. Onu ne yapacağız bilmem.
Güller kayınpederimin bahçesinden. Daha fazlasını ve hatta karıncalar şehrini de eklemek isterdim ama o fotoğraflarda çocuklarım da olduğu için buraya koymamayı tercih ettim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder