Son zamanlarda aklımı en çok kurcalayan, beni endişelendiren hatta panikleten konulardan biri bu. Artık o kadar gündemde ki, şöyle birkaç dakika bu konuyu unutup kafamı rahatlatamıyorum. Ne yaparım da çocuklarımı koruyabilirim, hangi tedbirleri almalıyım, bu konuda çocuklarımı nasıl eğitmeliyim, vs sorular kafamda dönüp duruyor. Her gün kaybolan, tacize uğrayan, işkence gören çocuk haberlerini izliyoruz, duyuyoruz. Bu olayları tamamen önlemenin bir yolu yok maalesef. Çünkü en tanıdığımızı düşündüğümüz kişilerden, en güvendiklerimizden çıkabiliyor bu sapkınlıklar.
Peki neden oluyor, bu insan müsveddeleri ne oluyor da bu hale geliyor? Sebebi çok tabi ki. Aile yapısının bozulması, insani değerlerimizin yitip gitmesi, televizyonda gösterilen diziler, programlar, reklamlar ve hatta çizgi filmler, şarkı sözleri ve klipler, internetin, sosyal medyanın iyice yaygınlaşması nedeniyle bu olayların hep göz önünde olması, psikiyatrik problemler, cezaların yeterince caydırıcı olmaması gibi. En temeldeki sebep de dinden uzaklaşma bana göre. Sapkınlıklar İlahi dinlerin hepsinde yasaklanmıştır. Dolayısıyla kişi hangi dine mensup olursa olsun eğer gerçekten inanıyorsa zaten böyle şeylere kalkışmaz. O nedenle sapkınlıkla dini inançların, hele ki İslam dininin bir arada anılmasına tahammül edemiyorum. Kişi inançsizsa ne olacak, her türlü sapkınlığı yapabileceği anlamına mı geliyor, ya da inançsız olanlar sosyal açıdan sapkın kişiler midir? Elbette ki söylemek istediğim bu değil. Eğer kişi herhangi bir dini inanca sahip değilse o zaman da insani değerler devreye giriyor. Ve evet, zaten sapık kişilerde insani değerler olduğundan söz edemeyiz.
Bunlar var, var olmaya ve artmaya da devam ediyorlar. Bu konuda ben büyük oğlumla sürekli konuşuyorum. Artık 10 yaşında, teorikte ne yapması gerektiğini iyice öğrendi. Pratikte uygulayacak bir olay yaşamaması için her gün dualar ediyorum. Konuşmalarımızı, aldığımız tedbirleri şu şekilde özetleyebilirim:
-"Eğer babanın ve benim tanımadığımız birisi (sadece kendisinin tanıyor olması yetmez çünkü) senin yanına yaklaşıp "annen-baban evde değil, seni almaya gelemeyecek, ben seni onların yanına götüreceğim, seni çağırıyorlar, hastalandılar, hastanedeler, kardeşini hastaneye götürdüler," gibi herhangi bir sözle seni kandırıp götürmek isterse asla ama asla ona inanma. Yanına yaklaşmaya, seni tutmaya, zorla götürmeye kalkarsa, her nerede olursan ol, avazın çıktığı kadar bağır, çığlık at. Mümkün olduğunca hızlı koşup kaçmaya çalış. Eğer seni tutuyor ve bırakmıyorsa tekme at (mümkünse bacak arasına), elini-kolunu yapabildiğin kadar kuvvetli ısır, seni tutamayacağı şekilde çılgınca çırpın."
-"Eğer sen geldiğinde biz evde olamayacaksak, seni okuldan alamayacaksak acil bir durum var demektir. O durumda mutlaka hepimizin tanıdığı ve güvendiği birisiyle seni aldırırız. Ve öğretmenini arayıp seni kimin alacağını bildiririz. Yani kimin alacağını sana kendimiz söyleyemezsek öğretmenin söyleyecek. O yüzden, sana haber ulaştırmadığımız taktirde tanıdığımız birisi bile olsa kesinlikle gitme. Eğer ısrar ediyorsa parolamızı sor (kendi aramızda bir güvenlik parolası oluşturduk).
-"Eğer alışveriş merkezi, market, mağaza gibi yerlerde bizi kaybettiysen etrafına korku dolu gözlerle değil de kendinden emin bir şekilde bakmaya çalış, panik yapma. Üniformalı bir güvenlik görevlisi göremiyorsan hemen kasiyerin yanına gidip anne babanı kaybettiğini söyleyerek bizim ismimizi anons etmesini rica et" (Bu madde bir keresinde işe yaradı. 2 yıl önce bir oyuncak mağazasında oğlum bir anda gözden kayboldu. Meğer bizim mağazadan çıktığımızı zannetmiş. O sırada karşıdan gelen güvenlik görevlisine ismini vererek beni tanıyıp tanımadığını sormuş :) Tabi görevli de durumu anlayıp oğlumu danışma bankosuna götürmüş. Biz panik içinde mağazada koştururken ismimin anons edildiğini farkettim, gidip danışma bankosundan oğlumu aldım).
-"Dudakların, göğüslerin, bacaklarının arası ve popon tamamen senin özel bölgelerindir. Baban ve ben mecburi hallerde, doktorlar muayene sırasında ve eğer biz yanındaysak bu bölgelerine dokunabilir. Aslında tüm vücudun sana özeldir ama kötü niyetli kişiler bu saydıklarıma dokunmaktan hoşlanırlar. O yüzden bu bölgelerine dokunmak, bakmak isteyen kişilerden hemen çığlık atarak uzaklaş (burada, ilk maddede anlattıklarımı tekrar ediyoruz).
- Mahremiyet bilincini kazanması için bir süredir banyoda iç çamaşırını çıkarmadan yıkıyorum oğlumu. Saçlarının, gövdesinin, kol ve bacaklarının temizliği bittikten sonra eşim veya ben yanından ayrılıyoruz. Kendisi iç çamaşırını çıkarıp mahrem bölgelerini yıkıyor.
- Çocukların kendilerini koruyabilmeleri, savunabilmeleri için aynı zamanda kendilerini sevmesi, değer vermesi, saygı duyması gerektiğini düşünüyorum. Bu konuya zaten davranışlar noktasında dikkat ediyoruz (elbette hatalarımız da oluyor). Ayrıca özsaygı ve sevgiyi hatırlatmak, kalıcı olmasını sağlamak adına zaman zaman küçük sevgi notları, minik mektuplar, vs ile ona sürpriz yapıyorum. Mesela bir post-it üzerine bu konuda bir iki cümle yazıp beslenme kutusunun üstüne yapıştırıyorum veya kalemliğine iliştiriyorum o görmeden. Okula gittiği zaman görüp okuyunca hem mutlu oluyor, hem de konuşmalarımızı hatırlamış oluyor.
- Günümüzde çocukları sosyal medyadan uzak tutmak çok da mümkün değil. Ama en azından kendi adına bir hesap açmasını engelleyebilir, kontrollü bazı oyunlar oynamasına izin verebiliriz. Çünkü çocuklarımıza iğrenç ellerini fiziksel olarak uzatamayan sapıklar, sosyal medya üzerinden onları kandırarak pis dürtülerini tatmin etmeye çalışıyorlar. Mesela son zamanlarda gündemde AVATARIA diye bir oyun var. Hakkındaki yorumlar kanımı dondurdu.
O nedenle oğlum zeka, dikkat ve kültürel içerikli bir kaç oyunu oynama konusunda izinli. Ama o da yine kontrolsüz bir şekilde değil. Mesela facebook üzerinden oynayacaksa babasının hesabını kullanmak zorunda. Böylece kontrol sağlayabiliyoruz. Veya internet üzerinden oynayacaksa da yine bilgisayar zaten yapılan işlemleri kaydediyor, biz de oradan kontrol edebiliyoruz. Mümkünse en güzeli o oyun oynarken yanında bulunmak. Hem böylesi oldukça eğlenceli oluyor ikimiz için de. Yine telefona indirdiğimiz Wordbrain adlı oyun da çocukların oynamasına uygun. Biz oğlumla birlikte oynuyoruz onu da.
Yalnız, oyun süresi bilgisayardan 45 dakikayı, cep telefonundan 15 dakikayı geçmeyecek şekilde sınır koyuyoruz.
Bunlarla birlikte, ister yiyecek, ister başka bir şey olsun, başında biz ya da öğretmeninin olmadığı sürece hiç kimsenin verdiği şeyi almama, yabancılarla mecburi haller dışında konuşmama... gibi klasik uyarılarımızı da sürekli yapıyoruz.
İnternette izlediğim bu konuda eğitici birkaç video var, oğluma henüz izletemedim. Onları da postun sonuna ekleyeceğim. Belki görmeyenler veya bu konuyu çocuklarına anlatmakta zorlananlar vardır.
Oğlumun şu an gittiği okul evimizin hemen yanında ama giriş ve çıkış saatlerinde hep penceredeyim. Teneffüslerde bile gözleyebiliyorum. Yalnız gelecek yıl 5. sınıfa başlayacak, ben de ağustosta işbaşı yapmış olacağım. Artık yavaş yavaş ergenliğe, en tehlikeli çağlara da yaklaşıyor. O nedenle yarım günlük devlet okulu yerine tercihimizi bir özel okuldan kullanmak zorundayız. Yoksa üzerindeki kontrol ve korumamız çok zayıf olacak. Mesela mecburen kalan yarım günde etüt merkezine gitmesi gerekecek, eşimin de benim de her gün düzenli olarak onu alıp etüt merkezine bırakmamız mümkün değil ve bu süreç oğlum için de çok yorucu olur zaten. Bu arada küçük oğlum da kreşe başlayacak. Düşünün yani masrafımızı :)
Büyük oğlum bu yıl bir savunma sporu öğrenmek için ders de alacak. Bu konuda bilgisi olan varsa, hangisini seçmemiz gerektiği konusunda fikirlerinize talibim.
Ben çocuklarımı kimseye güvenip emanet edemiyorum. Annem 40 dakikalık mesafede. Komşulara zaten bırakamam. O yüzden kendi imkanlarımız çerçevesinde mümkün olan en iyi şekilde önlemlerimizi almaya çalışıyoruz. Çok yorucu oluyor ama yapabileceğimiz başka bir şey de yok.
İşte böyle. Bizim tedbirlerimiz özetle bunlar. Keşke tedbir alıp dua etmekten çok daha fazlası gelse elimizden. Keşke bu sapıklar, sapkınlıklar bitse de rahatlasak.
Bu konuyla alakalı olarak burada güzel bir yazı var.
Çocuklarımıza izletebileceğimiz birkaç eğitici video:
Ayrıca buraya tıklayarak Kiko ve El kitabını pdf formatında indirebilirsiniz.
Tüm yavrularımız Allah'a emanet.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder