Büyük oğlumda böyle bir dönemimiz olmadı. Ya da ben çalıştığım için fark etmedim. Ama genelde sakin bir çocuktu. Ağlama nöbeti şeklinde iki olayını hatırlıyorum: Birincisinde gerçekten kendini çaresiz hissettiğini ve stres içinde olduğunu hissettim. Kucağıma alıp sarıldım, öptüm, sırtını sıvazlayarak bir sure öylece bekledim ve gerçekten ise yaradı. Oğlum sakinleşti. Çünkü yalnız olmadığını, kötü hissettiği anda ona destek olduğumuzu anlamıştı. Evet, büyümek onlar için de sıkıntılı bir süreç. Düşünsenize, çevrede bilmedikleri binlerce olay, kişi, eşya, renk, şekil, gürültü, vs var ve onlar bunu öğrenmeye, anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyorlar, çok fazla uyarana maruz kalıyorlar. Ve bu onlar için zaman zaman içinden çıkılmaz bir hal alabiliyor. Çok stresli olmaları normal değil mi?
İkinci ağlama olayında ise onun bunu sadece benim tahammül sınırımı zorlamak için yaptığından adım gibi emindim. Olayın öncesinde gözüm üzerindeydi. Herhangi bir stres, endişe, vs durumu yoktu. Böyle olunca bir anda yalandan ağlamaya başlamasına kanmadım tabi. "Şu an bunu dinlemek istemiyorum, lütfen git ve koridorda ağla" dedim. Tam koridora doğru giderken sustu, geri döndü ve "yok ben pazartesi ağlayacağım" dedi dili döndüğünce :) Aradan yıllar geçti, ne demek istediğini hala çözebilmiş değilim :)
Bunun dışında, çok hırçınlaştığı bir dönem olmuştu. Ama o dönem eşim yurt dışındaydı, oğlum babasını özlüyordu ve bu hırçınlık da özlemini ifade etme şekliydi. Neyse ki eşim kısa surede geldi ve hırçınlık olayımız da çözülmüş oldu.
İşte büyük oğlumla yaşadığımız iki yaş sendromu bundan ibaret.
Şimdi 21 aylık oğlumla, bu sendromun ne demek olduğunu anlıyorum. Biliyorum ki o sadece kendi varlığını, kişiliğini, seçimler yapabileceğini, özgür olabileceğini ispat etmeye çalışıyor. Biliyorum ki o da stres altında. Biliyorum ki bu dönem geçici ve ben o büyüdüğünde bu anlarını bile çok özleyeceğim. Ama bu anları yaşarken tahammül etmek, sakin davranmak, sabırlı olmak gerçekten çok zor. Mesela dün akşam avizeyi almak için ağladı. Bunun mümkün olmadığını anlattım tabi. Bir sure daha ağladı ve sustu. 15 dakikada hazır olabilecek kahvaltıyı hazırlamam, onun istekleri ve dikkat çekme çabaları, bağırmaları ve ağlamaları, tehlikeli tırmanışlar yapması (buzdolabı, masa, koltuk tepesi,vs) nedeniyle bir saate uzuyor. Pencereye tırmanıp açmak için mücadele ediyor, pijamalarını çıkarıp çıplak dolaşıyor veya bazen kaban-bere-eldivenle duruyor evin içinde. Yatakta mikser, blendır ve elektrik süpürgesine sarılarak uyuduğumuz günleri de yazmadan geçemeyeceğim. Bunlar sadece birkaç örnek. Bazı istekleri çok masumca, tolere edilebilir şeyler ama bazıları gerçekten sıkıntı yaratıyor. Ben çok da sakin bir yapıya sahip biri olmadığımdan, durumu yönetmekte inanılmaz zorlandığım zamanlar oluyor. Böyle zamanlarda kızdığım da oluyor, yaptığım işi bırakıp tamamen o ana odaklandığım ve durumu kontrol altına aldığım da... Kızdığım zaman inanılmaz üzülüyorum, vicdan azabı çekiyorum. Çünkü aslında buna hiç hakkım olmadığını, kızmanın ikimize de bir şey kazandırmadığını, işleri iyice karıştırdığını ve bebeğimin korkmasına neden olduğunu biliyorum. Ayrıca öfkeli yaklaşım,çocuklarda daha da hırçınlaşmaya-inatlaşmaya neden oluyor ve sorunlarla başa çıkmanın yolu bağırıp çağırmakmış gibi algılıyorlar. Çünkü bizlerden o şekilde görüyorlar.
(İnternetten alıntı)
Neyse ki sık olan bir şey değil. Hiç olmaması için de uğraşıyorum tabi. Ve eğer ona kızdıysam ikimiz de sakinleşince sarılıp, öpüp özür diliyorum. Hatalı davrandığımı belirtip, kendisinin de istediği şeyi ağlamadan ifade edebileceğini anlatıyorum. Tabi şimdilik beni pek anladığını söyleyemem. Sadece sakin olduğumu, onu hala sevdiğimi ve onu dinlemeye hazır olduğumu hissediyor. Bu bile yeterli bence.
Ayrıca blogger annelerin bu konudaki deneyimlerini okumak hem yalnız olmadığımı anlayıp rahatlamamı, hem de çözüm tüyolarından bizim için uygun alternatifler bulmamı sağlıyor. Aslında iki yaş sendromu sendromu için yapılacak çok da fazla bir şey yok. Sakin kalmak çoğu zaman tek çözüm.
Bu arada sakin bir kişiliğim olmadığını söylemiştim. Elbette bunun için, çocukluğumdan gelen ve çok geçerli sebeplerim var. Ancak bu, çocuklarımı hırpalama hakkı vermiyor bana, hırpalamıyorum da zaten. Ama hırçın anlarım olduğu ve öfke kontrolünde zorlandığım gerçeğini de inkar edemem (üstelik bebeğimin kalitesiz uyku süreci bunu iyice zorlaştırıyor). Bu konuda, kendi içsel yolculuğum ve kişisel gelişim sürecimde (geliştim demiyorum, zaten kişisel gelişim, sonu olan bir şey değil. Hayat boyu devam eden bir olay) çok faydalandığım bazı başvuru kaynakları var:
- Aykut OĞUT - Evrenden Torpilim Var:
- Metin HARA - Yol:
- Doğan CÜCELOĞLU - Tüm kitapları hazine değerinde bence
- Adem GÜNEŞ - Tüm kitapları, radyo programları, makaleleri (radyo programlarına ve diğer yazılarına www.ademgunes.com 'dan ulaşabilirsiniz)
- Annemin Kitaplığı - öfke kontrolü yazı dizisi (inanılmaz faydasını gördüm. Sevgili Şule Seda AY konunun uzmanı değil ama çocuğunun dilinden, ruhundan iyi anlayan bir anne ve deneyimlerini çok güzel bir şekilde ifade ediyor blogunda)
- Harvey KARP - Mahallenin En Mutlu Bebeği, Mahallenin En Mutlu Yumurcağı
Tüm bunlar bana göre her anne babanın okuması gereken şeyler. Gerçekten iyi geliyor. Sakinleşmenin yollarını öğreniyor ve büyük oğluma da öğretiyorum. Hatta meyvelerini toplamaya çoktan başladık. Benim buna zaten ihtiyacım vardı. Oğlum da, zorlu ve mücadele gerektiren şu hayatta, ileride nasıl sakin kalması gerektiğini, aslında hayatta şükredilmesi gereken çok fazla şey olduğunu ve bütün bunların mutluluk sebebi olduğunu öğreniyor. Bebeğim büyüyüp bizi daha iyi anlamaya başladığında aynı şeyleri ona da öğreteceğim.
Öfkeli anlarımızda uyguladığımız bazı şeyler:
- Derin nefes almak.
- İçinden ona, yirmiye, otuza... Ne kadar gerekiyorsa saymak.
- Ayrı bir odada sakinleşene kadar yalnız kalmak.
- Resim, mandala, kitap okuma gibi bir aktiviteye yönelmek.
- Pencereyi açıp temiz havayı solumak.
- Açık havada yürüyüş yapmak
.
.
.
Herkes kendine uygun bir yöntem bulacaktır.
Ayrıca her sabah şükür egzersizi yapmak, hayatımızdaki minik mutlulukların farkına varmamızı sağlıyor ve böylece günümüz daha mutlu ve daha sakin geçiyor.
Ben okumaya, araştırmaya, kendi içsel yolculuğuma devam ediyorum, edeceğim.
Herkese sakin, huzurlu, mutlu günler dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder