25 Mart 2016 Cuma

BİR TOPLUM BASKISI: KARDEŞ ŞART MI?

   En son postumun üzerinden 17 gün geçmiş. Bir türlü yazmaya vakit bulamıyorum, bulduğum vakitte de elim klavyeye gitmiyor açıkçası. Bebeğimin yanması ve iyileşme süreci, ardından iki oğlumun da ağır gribe yakalanması, üst üste olan patlamalar, şehit haberleri, vs derken stressiz geçen bir günümüz olamıyor son zamanlarda. Herkes üzgün, herkes korkuyor, herkes tedirgin. Bu kara bulutların dağılması için dua etmekten başka bir şey gelmiyor elimizden maalesef.

 Bu post da uzun zamandır taslak olarak bekleyenlerden. Birazcık kendimi toparlar gibi olduğum bu akşam içimden gelen yazma isteğiyle oturdum bilgisayarın başına. Umarım iyi bir şeyler çıkar diyerek konuyu bağlayayım.

 


   Çocuğumuz olmasa bile sadece eşimizle de bir aile olabildiğimizi kabul etmeyen, hayatımızın her anına karışma ihtiyacı duyan, her konuda kendisine sorulmadan fikir beyan insanlar ne kadar da sinir bozucu oluyorlar öyle değil mi? Üstelik karıştıkları konularda, mecbur olmadığımız halde yaptığımız açıklamaları da kabul etmeyip "olur mu öyle şey, şöyle şöyle olmadan olur mu", vs diyerek kendi doğrularını dikte etmeye çalışmaları da ayrı olay. Ne, kime, neye göre olmazsa olmaz? Senin doğrularınla benimkiler aynı olmak zorunda mı? Yok, anlatamazsınız kimseye.
 
   Aynı baskıya birçok konuda ben de yoğun bir şekilde maruz kaldım tabi. Tıpkı çocuk konusunda olduğu gibi. Biz evlenirken eşimle bir karar almıştık: En az iki yıl çocuk düşünmeyecek, evliliğin tadını çıkarmaya çalışacaktık. Öyle de yaptık tabi. Ama bu iki yıl içinde kendi annemden tutun da komşulara, akrabalara, arkadaşlarıma kadar herkes bu kararımızı yargılama hakkı buldu kendinde. O zaman daha 23 yaşındaydım, dilimin ucuna gelen cevapları söylemeye çekiniyordum ve herkese nedense kısa da olsa açıklama yapmak zorunda kalıyordum. "Şimdilik düşünmüyoruz" cevabı kimseye yetmiyordu çünkü. Şimdiki aklım olsa en net ifadeyle "biz öyle karar verdik, kimseyi ilgilendirmez" diye cevabı yapıştırır, herkesin ağzını kapatırım. Kırılan kırılır, umurumda olmaz. Başkasının hayatına karışmaya cüret eden, aldığı cevaptan da gocunmayacak.

   Allah gönlümüze göre verdi, planladığımız gibi gitti her şey. Üzerime annelik çökünce yavaş yavaş büyümeye, olgunlaşmaya, araştırıp öğrenmeye, daha geniş ve detaylı düşünmeye başladım. Öğrendikçe gördüm ki toplumumuzdaki bu "başkasının hayat senaryosunu yazıp yönetme isteği", çok fazla kadının canını acıtıyor aslında. Çünkü bebek sahibi olmak isteyip olamayan, bu uğurda her şeyini feda etmeye hazır olan, yolda bir bebek görme korkusu nedeniyle evden dışarı çıkamaz hale gelecek kadar iç dünyası yaralı o kadar fazla kadın var ki. Ve bu sorulara her maruz kaldıklarında dünyaları yeniden tepetaklak oluyor. Onlara bunu yaşatmaya kimsenin hakkı yok, hatta kimse kimsenin hayatını yargılamamalı, sorgulamamalı. Kendisine sorulmadan fikir beyan etmek ukalalıktan başka bir şey değil, çok da itici.

   Oğlum doğduktan sonra, iş hayatımın yoruculuğu ve stresi, bebek bakımıyla ilgili benim pimpirikli, takıntılı psikolojim, ikinci bebek fikrini kafamdan sildi. En azından uzun süre için bu konuyu kafamda bir yere kilitledim. Ama oğlumun bebekliğiyle ilgili içimde kalan, tatmayı umup da tadamadığım çok fazla şey olmuştu. Ve bir süre sonra bunları yaşama isteği yavaş yavaş içimi kemirmeye başladı. Ama yine de cesaret edemiyordum yeni bebek fikrine. Ta ki oğlum bir gün sebepsizce ağlayarak yanıma gelinceye kadar. Bana "anne benim bir kardeşim olsun. Siz ölünce ben tek başıma ne yaparım" dedi. Onu o düşünceyle ağlarken görmek kalbimi çok yaralamıştı. Ona sarıldım ve "Eğer bize bir şey olursa, senin her zaman arkanda duracak teyzelerin var. Kardeşinin olup olmayacağı konusuna babanla benim birlikte karar vermemiz gerekiyor. Ve tabi ki biz buna karar verirsek ve Allah nasip ederse olabilir" şeklinde özetleyebileceğim bir konuşma yaptım. Ne yalan söyleyeyim kelimeleri seçerken çok zorlandım. Öncelikle henüz yedi yaşındaydı. Eğer bir kardeşi olacaksa, o istediği için olduğu fikrine kapılmaması gerekiyordu. Hayatta istediğimiz bazı şeylerin gerçekleşmeme ihtimali olduğunu kabul etmesi, bunun kısmetle alakalı olduğunu da öğrenmesi gerekiyordu, vs. O günkü konuşma, bizim yeni bir bebek fikrini düşünmemizi ve bunu istediğimize karar vermemizi sağladı. Oğlum sekiz yaşındayken ikinci bebeğim dünyaya geldi şükürler olsun.

   Peki kardeş şart mı?
 Bu tamamen ailenin şartlarına göre değişen bir konu. Bana göre hem şart, hem değil.
- En önemli konulardan biri, aile içinde huzursuzluk olup olmadığı. Eğer bir huzursuzluk yaşanıyorsa, eşler arasında iletişim problemi ve geçimsizlik varsa bu sorunlar çözülene kadar bebek fikri bekleyebilir. Kaldı ki böyle bir ortamda yaşamak zorunda olmak, zaten ilk çocuk için bile bir travma.
- Maddi problem varsa, bütçe dört kişilik bir ailenin giderlerini karşılamayacaksa bebek fikri bekleyebilir.
- Bakıcı sorunu varsa ve anne de doğum izni bitince işe dönmek zorundaysa bebek fikri bekleyebilir.
- Anne ya da baba büyük stres altındaysa ve sabır konusunda sınırlarını zorlayan bir hayat yaşıyorlarsa bebek fikri bekleyebilir.
- Ailede herkes hayatından memnunsa ve böyle köklü bir değişiklik dengeleri sarsacak, bozacaksa bebek fikri bekleyebilir.
.
.
.
   Kısacası bana göre yeni bebeğe karar verip vermeme konusunda bazı kriterler bunlar. Bu maddeler çoğaltılabilir elbette. Tabi biz ne kadar düşünsek de, tedbirler alsak da veya kesinlikle bebek istiyorum desek de  takdir Allah'tan.

   Çocuksuz hayat, çocuklu hayattan daha kolay ve daha az yıpratıcı. Tek çocuklu hayat çocuksuz hayattan daha zor ama daha güzel. İki çocuklu hayat ise, tek çocuklu hayattan kesinlikle çok daha zor ama çok çok daha güzel.

   Evlatlarımın

böyle değil

                                (bilgiruhu.com'dan)
böyle olmaları için hep dua ediyorum.

   Allah'ım isteyen, sorumluluğunu hakkıyla yerine getirebilecek, maddi manevi külfetini kaldırabilecek, onu yetiştirmek için elinden gelenin en iyisini yapacak herkese hayırlı evlatlar nasip etsin. Sevgiyle...

Hiç yorum yok: