4 Ekim 2015 Pazar

YENİDOĞAN SARILIĞI-FİZYOLOJİK SARILIK (HİPERBİLİRÜBİNEMİ)

   Hemen her bebekte, doğumdan sonra sarılık görülür. Sarılığın farklı çeşitleri vardır. Benim yazımın konusu ise "fizyolojik sarılık". 
   Fizyolojik sarılık kısaca şöyle oluşuyor: Anne karnındaki bebekte, erişkinlerde olduğundan farklı bir hemoglobin çeşidi bulunur (hemoglobin: eritrosit(alyuvar)lerin yapısında bulunan, kana kırmızı rengini veren, yapısında demir barındıran ve oksijeni dokulara taşıyan bir proteindir). Bebek doğduktan sonra, bu hemoglobin hızla yıkılmaya ve yerine erişkinlerle aynı yapıdaki hemoglobin üretilmeye başlar. Yıkılan bu hemoglobin bilirübin denilen maddeye dönüşür. Bilirübin normalde suda erimediği için idrar yoluyla dışarı atılamaz. Karaciğer, onu suda eriyen forma dönüştürür, böylece idrarla atılmasını sağlar. Eğer karaciğerin çalışması yeterli gelmezse vücutta biriken bilirübin sarılığa sebep olur. Bilirübin seviyesi belli bir değerin üzerindeyse, müdahale gerektirir, aksi halde beyinde tahribata sebep olabilir. Buna kernikter denir. 
   Sarılık, doğumdan sonraki ilk 24 saat içinde ortaya çıkmışsa patolojik olma olasılığı yüksektir, fizyolojik sarılık değildir. Mutlaka araştırılmalıdır. Normalde 2. günden sonra başlayıp, 1-2 hafta kadar devam eder. Prematüre bebeklerde ve sadece anne sütüyle beslenenlerde daha uzun sürebilir. Bebek bir aylık olduğu halde sarılığı geçmemişse nedeni araştırılmalıdır. 
   Sarılığı olan bebeğin cildi ve gözünün beyaz kısmı sararır, uykuya eğilimi vardır, dolayısıyla daha az emer(bu da idrar ve dışkılamayı azaltarak sarılık seviyesini artırır). 
   Bebekte sarılık olduğu fark edildiğinde hemen doktora götürülmelidir(hatta doğumdan sonraki ilk 1 hafta-10 günlük sürede, başka nedenlerle de muayene ettirmek gerekir). Doktor, gerek görürse kan testiyle bilirübin seviyesine bakar. Buna göre de tedavinin akışına karar verir.
   
   Büyük oğlumda, sarılık, fazla problem olmamıştı. Uzun sürmedi. Bilirübin seviyesi fazla yükselmedi. Küçük oğlumda ise iki gün arayla yapılan kan testinde, bilirübin değeri 11,4'ten 17,6'ya çıktığı görüldü. Hastaneye hazırlıksız, sadece doktorumuzun söylediği gibi testi tekrar ettirmek amacıyla gitmiştik. Çıkan sonuca göre bebeğimin bir gece kuvözde kalıp fototerapi almasına karar verildi.



 Ondan sonra, bebeğimi tekrar teslim alana kadar yaşadığım anlar, o zamanki psikolojimle, hayatımın en zor anlarıydı diyebilirim. Yoğun bakım ünitesine alınacağını duyunca ağlamaya başladım. Yatışımız yapıldı ve hemşire bebeğimi istedi benden. Ameliyat ağrılarından, üzüntüden, bebeğimi tanımadığım birine vermekten, postpartum depresyondan, evhamdan, mamayla besleneceğini düşünmekten... dizlerimde derman kalmamıştı. Bebeğim kucağımda, belim iki büklüm, hıçkıra hıçkıra "sadece anne sütüyle besleniyor ama" dediğimi hatırlıyorum hemşireye. Onu, sadece bir haftalık olan bebeğimi bir yabancıya teslim edip eve dönmek inanılmaz zordu. Arabada eşim ve ben birbirimize bakamadık ağlamaktan. Ve o an anladım, evladı hasta olup yoğun bakımda, hastane odasında kalan, şifa bekleyen annelerin yürek acısını. Ben bu kadar acı çekiyorsam, o annelerin acısına yürek dayanmaz dedim. Evet biliyordum, belki de şımarıklıktı yaptığım ama o zamanki depresif halimle hiç öyle gelmemişti. Beterin beteri var, Allah'ım evlatlarımıza hep sağlık, huzur ve mutluluk versin inşallah.
   
   Hastaneden ayrılırken bize bir ihtiyaç listesi verdiler, Allah gerek etmesin ama acil durumlarda lazım olabilir diye fikir olması açısından yazıyorum:

- Bebek losyonu (fototerapide, bebeğin kuruyan cildini nemli tutuyor)
- Bir paket bebek bezi
- Bir kutu mama (özellikle aptamil istendi) 
- Islak mendil
- Dökme bez (bunun ne demek olduğunu eczacı da anlamadı)
Emzik ve biberonu ise dışarıdan almayıp, sadece kendi sterilize ettiklerini kullanıyorlar. 
   Listedeki malzemeleri alıp eve döndük. Akşam saat 20:00 deki 5 dakikalık görüşümüzü heyecanla beklemeye başladım. 
   Vakit yaklaşınca sütümü sağdım, bebeğimi görmeye gittim ve yine ağlayarak eve döndüm. Ertesi sabah saat 7:30 da doktorumuzunun viziteden çıkıp bizi bilgilendirmesi için yeniden hastanedeydik. Şükürler olsun her şey yolunda gitmiş, bilirübin değerimiz düşmüştü. Hazırlıklar yapıldıktan sonra bebeğimizi alıp evimize döndük Allah'ıma bin şükür. Ama o gün, gün boyu uyudu bebeğim. Ne yaptıysak uyandıramadık. Haliyle çok panikledik sarılık yeniden yükseliyor diye. Doktorumuzu aradık, endişe edecek bir şey yokmuş. "Bebeğin çok yorgun annesi, hem senden ayrı kaldı, hem de yoğun bakımdaki makinelerin seslerinden uyuyamadı, yorgun düştü, korkma" dedi. İçim rahatladı, sonraki gün de öyle bir şey olmadı zaten.

   Bebekler fototerapi alırken, gözleri zarar görmesin diye göz bandıyla kapatılıyor:


  Fotoğraf,  Vikipedi 'den alınmıştır.
 
   Bizde sarılığın tamamen bitmesi iki ayı buldu sanırım. Doktor önerisiyle, uzamış sarılık nedeniyle ilaç kullandık ve o sayede geçti gitti. 
   
   Eskilerin, bebekte sarılık olmaması, eğer olduysa da düzelmesi için şekerli su içirme adetinin ne kadar yanlış olduğunu anlattı doktorumuz. Sakın verme dedi. Ki ben kendi annemden de bu konuda baskı gördüm. Siz de o tarz zorlamalara kulak asmayın, doktorunuz ne diyorsa onu yapın. Sarılık şakaya gelecek bir durum değil çünkü. 
   
   Bu arada, bebeği çıplak olarak, camın arkasından güneş alacak şekilde yatırmak, sarılık tedavisine evde verilebilecek bir destekmiş. Aklınızda bulunsun. Aman bunu yapayım derken de güneş yanığı olmasın bebişler. Kontrollü, dikkatli uygulayalım. Hatta önce doktorunuza danışın, onun önerdiği süreye dikkat edin derim.

   Herkese sağlık dolu günler dilerim.

Hiç yorum yok: